TOPLUM 

RIZA BEY

Rıza Bey, “Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten” diyerek emekliye ayrılmış, 25 senelik devlet memurluğunun ardından sakin bir hayata adım atmış bir fanidir.

Kalenderdir.

Sosyal sayılmaz.

Ketumdur.

Atadan dededen gördüğü üzere sağcıdır.

Sağa oy atar.

Muhafazakâr der kendine.

Hükümete en az atan kanal hangisiyse onu izler.

Bazen göz ucuyla muhalif kanalara da bakar ama inanması gereken bir şey olursa hükümet yanlısı medyaya inanır.

* * *

Tasarruf etmeyi sever Rıza Bey.

Çalışmayı sever.

Boş oturmayı sevmez.

Bu devlete 25 sene hizmet etmiş, şeflik, müdür muavinliği yapmış emekli devlet memuru bu saatten sonra hamallık, amelelik, bekçilik edecek değil ya.

Kendine göre meşgaleler bulur Rıza Bey.

Market gezmek bu meşgalelerden biridir mesela.

Reklamları dikkatle takip eder, notlarını alır…

Markete gider…

Reklamda vaat edilen fiyatlara uyuluyor mu, uyulmuyor mu, denetler.

* * *

Bazen saatlerini market rafları arasında, etiketleri karşılaştırarak geçirir…

Bazen kısa yoldan kasiyere sorar:

49,99’luk süzme peynir geldi mi?

Yok, amca, gelmedi.

19,99’luk süt?

O da az geldi, hemen bitti.

Domates 9,99 mu?

Evet, amca…

Havuç?

Bu sorgu kasiyer sıkılana kadar sürer.

Ekseriyet Rıza Bey’in listesindeki ürün bitene kadar sürer.

Bazen market müdürünü çağırtıp tartıştığı olur:

Yumurta etiketinde 19,99 yazıyor. Kasada 20,15. Niye öyle? Fırsatçı mısınız siz?

Bazen elinde kâğıt kalem, bitkisel yağ fiyatlarını hesapladığı, kasiyerle tartıştığı olur:

Bu yağın 5 litresi 160 lira ise litresi şu kadar etmez mi? Öyleyse 3 litresi niye bu kadar? Bak, aratmayın bana fabrikayı?

* * *

Akşama eve gidince o gün indirimden aldığı ürünlerin listesini yapar, ne kadar tasarruf ettiğini hesaplar Rıza Bey.

Bugünkü alışverişten 15,79 kârımız var” der eşine gururla.

Eşine söylemez ama yemeğin maliyetini de hesaplar sessizce:

Dört patates doğramıştı. Bir baş soğan… Salça bir kaşık… Tuzuydu, tüpüydü, suyuydu derken…

Yemekten sonra hükümet yanlısı kanalları izler.

Keyiflenir.

Doları yükselttiler ama bak bu adamı yine de yenemiyorlar” der.

Eşine seslenir:

Çay demleyeyim mi? İçer misin?

Eşinin çayla pek arası yoktur Rıza Bey’in.

Bu duruma içten içe sevinir.

Yemek kaşığıyla böyle tarta tarta, eli titreye titreye, gıdım gıdım döker çayı demliğe.

O gün marketlerden birinde az kalsın 87,50’den vereceklerdi bana bu çayı. Allah’tan öbür markete gittim de 86,99’a aldım aynı çaydan.

* * *

Eşi seslenir odadan:

Bir şey mi dedin, Rıza Bey?

Yok, hanım. Sana demedim. Dış güçler şimdi de bizim petrol çıkarmamızı engellemeye çalışıyormuş. O geldi de aklıma. Onlarla ilgili bir şeyler söyledim.

Rıza Bey televizyonun karşısına geçer.

Mutfağı usul usul çay kokusu doldurur.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar